Gıda zehirlenmelerinin giderek arttığı bu günlerde, Devrek’te ortaya çıkan görüntüler adeta kan dondurdu. Denetimler sırasında bir pidecide tespit edilen gizli bölme ve zabıta ekiplerinin karşılaştığı manzara, insanın aklını zorlayan türdendi.
Küflenmiş hamurlar, bozulmuş etler, pas içindeki makineler… İnsan sağlığının nasıl hiçe sayılabildiğini gösteren bu görüntüler mide bulandırdı. Bu koşullarda yapılan üretim, sadece hijyen eksikliği değil; resmen insanların hayatıyla alay etmektir. İş yeri anında mühürlendi, fakat gördüklerimiz hafızalardan kolay kolay silinecek gibi değil.
Asıl ürkütücü olan şu: Kim bilir ne zamandır bu şekilde üretim yapılıyor? Kim bilir kaç kişinin sağlığıyla oynandı? Ve akla gelen en rahatsız edici soru: Bu işletmeden aldığı bir ürün yüzünden hayatını kaybeden oldu mu?
İstanbul’da geçtiğimiz günlerde bir ailenin şüpheli ölümü hâlâ tartışılırken, “yenen yemek mi, ilaçlama mı?” sorusunun cevabı netleşmemişken, Devrek’te yaşanan bu skandal durumun üzerine tuz biber oldu.
Peki, insan hayatı gerçekten bu kadar ucuz mu?
Vatandaş kimi zaman devlete, kimi zaman esnafa güvenmediğinde suçlu kim oluyor?
Firma yöneticilerinin bu tablo karşısında söyleyebilecek tek bir sözü bile olamaz. Üç kuruşluk kazanç uğruna insanların sağlığını riske atan bu kişiler, başlarını yastığa nasıl rahat koyuyorlar? Ya orada çalışanlar? Bu üretimi görüp de nasıl sessiz kaldılar, nasıl o ürünleri vatandaşın önüne koydular? Anlamak mümkün değil.
Evet, işletme kapatıldı. Peki yeterli mi? Bana göre asla değil. Bu insanların en ağır cezayı almaları gerekiyor. Çünkü bugün hastanelerde artan vaka sayılarının, yaygın enfeksiyonların ve durmaksızın çoğalan salgın hastalıkların bir sebebi de bu sorumsuzluklar.
Uzmanlar, bozulmuş veya tarihi geçmiş gıdaların insan vücudunda nasıl tahribata yol açtığını her fırsatta anlatıyor. Buna rağmen bazı vicdansızlar, üç-beş kuruş daha fazla kazanmak için insanların yaşamını göz göre göre tehlikeye atmaya devam ediyor.
Aslında bugün, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla başka bir yazı yazmayı düşünüyordum. Ancak bu görüntülerle karşılaşınca, kalemimi bu konuya çevirmek zorunda hissettim. Çünkü toplum sağlığı, sessiz geçip gidecek bir mesele değil.
İnsanın en çok canını acıtan ise bu görüntülerin sorumlularının yüzünün bile kızarmaması ve hiçbir şey olmamış gibi aramızda dolaşmaları…
Bu nedenle denetimlerin daha sıklaştırılması, cezaların ise çok daha caydırıcı hale getirilmesi artık bir zorunluluktur.
Vatandaşların da alışveriş yaptıkları yerleri dikkatle seçmesi, yanlış bir uygulama gördüklerinde ihbardan çekinmemesi gerekir.
Unutmayalım: Hep birlikte hareket etmezsek, insan sağlığını hiçe sayan bu tür işletmeler var olmaya devam edecek.