Türk Milleti olarak misafirperverliğimiz tartışılamaz.
Konuklarımızı güler yüzle karşılar, en iyi şekilde
ağırlarız.
Olanaklarımız dâhilinde ikramlarda kusur etmemeye
çalışırız.
Düğünlerimiz, bayramlarımız en iyi örneklerdir.
Yine, birlikte olduğumuz yer cenaze definleridir.
İyi günde birlikte olduğumuz dostları yalnız bırakmak
bize yakışmaz.
Sevinçler kadar acılarımızı da paylaşmak önemli
özelliklerimizdendir.
Buraya kadar her şey güzel görünüyor.
Sıra cenaze definlerine gelince hoş olmayan bir durum
ortaya çıkıyor.
“Bu da nedir” diye soracak olursanız,
Hemen söyleyeyim:
Yapılan İKRAMLAR.
Cenaze namazına katılan vatandaşlarımızın iki niyeti
vardır.
Birisi cenaze sahibinin acısını paylaşmak,
İkincisi de kılınan namaz dolayısıyla sevap kazanmak.
Mezarlığa gidilip defin yapılırken toprak atmak da sevap
olarak bilinir.
İşte tüm bunlardan sonra sorun başlıyor.
Hoca Efendi, cenazenin hayrına sunulan ikramı
anımsatıyor.
Almasan bir sorun, alsan başka bir sorun.
Sonuçta çoğu kişi almak zorunda kalıyor.
“Bu gelişen durumda ne gibi yanlış var” diye sormak
hakkınızdır.
Küçük gibi görünen bu ikramların maliyetini hiç
düşündünüz mü?
Ekonomik durumu iyi olanlar için sorun yok.
Ya evini zar zor geçindirmeye çalışanların hali ne
olacak?
Deniyor ki;
Bu ikramlar mevtanın hayrı içinmiş.
Bu konuda fetva verecek durumda değilim.
Sorup öğrendiğime göre hayrı insan sağlığında
yapmalıymış.
Şöyle geriye dönüp eski günleri anımsamaya çalışıyorum.
Cenaze evinde hem gözyaşı, hem de ağıtlar var.
Diğer tarafta aş kazanları kaynıyor.
Akşama bu hanede toplanılıp mevta hayrına Kuran-ı Kerim
okunacak.
Bu geleneğin kalkmasına olumlu bakılmaktadır.
Cenaze günü yapılan ikramlar konusunda sosyal tesisi olan
yerler bu sorunu bir dereceye kadar çözüme ulaştırmışlar.
Görevli kişiler cenaze sahibini ortaya koymadan gereğini
yapıyorlar.
Genelde ise bu ikram durumu önemli bir sorun olarak
görünmektedir.
Gerek vaiz etme gerekse uygulamada Hoca Efendiler arada
kalıyor.
Bu yanlış uygulamanın durdurulmasını isteseler
Ertesi gün murakıplar kapılarını çalmış olurlar.
Öyle ise;
Görev başta İl Müftülüğü olmak üzere İlçe Müftülerine
düşmektedir.
İl Müftümüzün engin bilgisine ve ileri görüşlülüğüne
güveniyorum.
En kısa zamanda dini gerekçeleriyle birlikte bir genelge
çıkaracağından hiç şüphem yoktur.
İnsanlarımız adına bir adım atabilirsek ne mutlu bize
diyerek,
Sevgi ve saygılarımla herkesi selamlıyorum.