İnsan; değişime,
gelişime ve yeni yollar denemeye istekli ve eğilimlidir.
Daha ilk baştan, doğuştan meraklı ve araştırmacıdır. Fakat
yaratılış hikmetinin meyvesi olan bu duygular, sonradan öğrenilen, korku
dürtüsüyle örselenir.
Ateşin yaktığını,
suyun boğduğunu anladıkça; korkusuz çocuktan; korkan, korkuyu içselleştirmiş ve
kalıba girmeyi, biçilen rol içinde kalmayı, emniyet telakki eden canlıya
evrilir.
Bu evrilme öyle bir hal alır ki, toplumun veya lider
komutlarını yaşanabilinecek tek güvenli liman olarak algılar. Bu sınırlar
dışındaki hiçbir şeye tahammül gösterilmez.
İşte tehlikeli burada!
Normal zamanda, tepki verilmeyecek ve hatta takdir edilecek
meseleler, kavga ve şiddet için bahane haline getirilir. Hani futbol
sahalarının çirkef simaları dışarıda çok iyi adam olur ya… Onun gibi.
“Sürüdeysen, sen, sen değilsin!”
Farklılaşma öylesi baş döndürücüdür ki, melekten şeytana
dönüşüm süreci göz açıp kapama zamanı kadar bile olmaz.
Yâda tam tersi yaşanır…
Sabır gösterilmeyecek şeyler karşısında susulur… Dilsiz şeytan olunur.
Sorgusuz itaat…
Acı olan; biat edilen şeytanilerin, şeytaniliklerine bahane
aramaya gerek bile duyulmaz.
“Lider yaptıysa vardır bir hikmeti” sürünün ortak
düşüncesidir.
Sürü düşünmez, itaat eder…
…
Kalabalıkları dürtü ile yönetilme arzusu ilkel kabile
şeflerinden, modern, demokrat yönetimlere kadar sürmekte, sürecektir de.
Merkezine toplumu ve toplum çıkarlarını koyduğunu vaaz
eden bütün yönetim biçimleri, öznesine lider egosunu koyar. Bu egonun tatminini
için en az bedelin ödenmesi ve hatta ödenmemesi arzulanır.
Bu ülküye erişilirken, kalıba sokulan kitlede haz
duygularının oluşturulması zorunludur.
Nedir bu haz duyguları?
Madde madde yazmak hazım bozukluğu yaratabilir. Hem ufuk
açmak, hem de gereksiz tartışma zemini açmamak adına sadece şunu söyleyeyim.
Allah’tan başka, kutsallaştırılan her şey!