Organizma, iki kontrol sistemiyle yönetilir. Biri hormonel yapı, diğeri sinir sistemi.
Bilinç, çevre uyumu, adaptasyon, olaylara karşı tepki, bu sistemlerin faaliyetinin sonucudur. Psikoloji ilmi der ki bu sistemleri kontrol altına alırsanız canlı sizindir. İstediğinizi, istediğiniz şekilde yaptırırsınız. Ta ki kontrolü elinizden kaçırana kadar…
Kontrol araçlarının en etkilisi dildir. Dille; düşünceler yönlendirilir, endişe ve korku gibi hayatta kalma arzusunu dürtüleyen duygu ve refleksler harekete geçirilir.
Ama konumuz biyoloji değil.
İşi uzmanlarına bırakıp asıl meselemize geçersek; okuduğum, bir haberden, hatta bir değil belki de benzerine yüzlerce defa rastladığımız yazıdan söz etmek istiyorum.
Haberi ilginçleştiren, içeriği değil, atılan başlıktı. Diyordu ki;
“Döviz ve Altın rekorlara doymuyor” …
Acaba bu başlığı okuyanlar ne hissetti; mesela “TL tepetaklak” veya “Paramız pul oldu” gibi yazılsaydı ne duyumsarlardı?
Rekor; elde edilmiş bütün sonuçların önünde daha güçlü neticeye ulaşmak; rekor kırmak ise, eylemselleşip sonuca varmak.
İki kelime de ruhunda tarihsel başarı barındırıyor, dolayısıyla şuur altının beklentisi haberin içinde en az bir zaferin olması.
Gerçi haberin içinde zafer var; ama muhatabı Türkiye vatandaşıysa maalesef ona mağlubiyet düşüyor; çünkü milli paramızın değer kaybetmiş, haberi okuyanın cebindeki para erimiş, alım gücü düşmüş…
Peki, neden haberin başlığı “Döviz ve Altın rekorlara doymuyor”? …
Neden rekor?
İki neden sayabiliriz: Birincisi dil cehaleti, ikincisi korku…
Ya özenle seçilmiş rekor lafsıyla etki düşürülmüş, fincancı katırları ürkütülmemiş; ya da gereksiz süsleme yapılarak bilmeden haberin ağırlığı heba edilmiş...
Dil insanın iradesini ve imanını çalmaya muktedir bir silahtır. Nöronlarınızla oynar tabiri caizse…
Enflasyonla ilgili haber okuyanınız var mı, bilmiyorum ama yayımlayan kaynağa göre ifadeler, anlatım şekli değişir.
Bizim gençliğimizde Enflasyon Canavarı vardı, mesela… Hortlayıveren şey…
Canavar ve hortlak…
Kelimeler, yaratıcının eseri olabilecek iki yaratılmışı anlatıyor değil mi? Bilinçaltımız bu olguyu besliyor. Müftüye gitsen, “Yaratmak Allah’a mahsus” der.
O zaman bu iki şeyin, Enflasyon Canavarı ve hortlağının suçlusu insan olamaz. Sorun insana mal edilemez!
Pe ki ya kim yapıyor enflasyonu?
Kim olduğu bilinmesine rağmen, akıl ve algı yönü başka yerlere kaydırılıp iş kadere kısmete bağlanıyor.
“Benzetme, güzelleme yapıyoruz” diyenlere(!), haberin edebi eser olmadığını, doğrudan, dolambaçlı yollara sapmadan yazılması gerektiğini hatırlatmakta fayda var…