Devleti; ‘bireyin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişilik temel hak ve hürriyetlerini korumak, kollamak için ortak değerlere sahip insanların anayasal sözleşmeyle oluşturdukları tüzel kişilik’ olarak tanımlayabilir ve hatta insanın manevi yanını maddi unsurlarla korumak ve geliştirmek devletin işidir diyebiliriz.
Devleti oluşturan toplulukların, dili, dini ve hatta etnik kökeni farklı olabilir.
Farklı yanların çatışmaması, temel hak ve özgürlüklerin istisnasız herkes tarafından kullanılabilmesi bu yapının görevidir. Anayasa denen sözleşmeyle adalet tesis edilir.
Kötü niyetliler de çıkabilir. İyilerin bekası için devletin güç kullanması gereken haller doğabilir.
Bu yönüyle devlet aynı zamanda cezalandırıcıdır. Kanunlar ölçüsünde…
Adalet.
Hz. Ömer’e göre devlet mülkünün temeli adalettir. Yukarıda anlattığımız her şeyin teminatı ve var olması adalet denen mevhumla mümkün.
Şöyle de diyebiliriz aslında, devlet adalettir.
Devlet, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirebilmek için çeşitli organizasyonlar oluşturur. Bu organizasyonlar kökte adil bir yapının tesisini sağlamak içindir.
İşin birde ekonomik boyutu var elbette. Ekonomik kaynak vatandaştır…
Devlet yapılanması büyüdükçe, yurttaşın katlandığı maliyette artacaktır.
Başta, bireyin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak için teşekkül eden devlet yapılanması, teşkilatları ve giderleri büyüdükçe daha çok kaynağa ihtiyaç duyar. Halkın yükü biraz daha can acıtıcı hal alır.
Devlet, yüksek harcamalı, iş kapısı haline dönüştükçe de olay trajediye evrilir.
Haber bültenlerinden birinde ‘asgari ücretliye yakın memur maaşı olmamalı’ diye hükümeti eleştiren çalışan temsilcisi dinledim. Haklıdır, bu hayat pahalılığında vatandaşa layık görülene bende rıza gösteremem.
Ama ifade anlayıştaki çarpıklığı anlatması açısından çok önemli. Memur asgari ücrete yakın maaş almamalıymış.
Devletin, halkın mutluluğu ve refahı için, halka hizmet etmesi için çalıştırdığı memur, hizmetinde olduğundan fazla alırı kabul ediyor, ona yakın maaş almayı kabul etmiyor.
Evin hizmetçisi iş vereninden fazla kazanmayı kabul ediyor da ona yakın ücret almayı kabullenemiyor.
Türkiye’de işçi sayısı16 milyon civarında.
Emekçi kesimin Yüzde 60 yakını asgari ücret alıyor. Asgari ücrete yakın alanlarla bu sınıf neredeyse yüzde 70’ler civarında.
Manzara vahim!
Üreten kitle memleketin esaret mahkûmu olmuş.
Geri kalan yüzde 30’un, en az yüzde ellisi de devlette…
Şimdi sihirli bir değnek lazım sömürülen bu kitleyi gönüllü köle yapmaya…
Yüzyıllardır!
Kutsal devlet.
Kutsal Görev… Ama iyi maaşlı…
Görev aşkı… Asla asgari ücretle olamaz.
Tekrarda fayda umuyorum. İnsan bu alemin ziynetidir. Ürettikleri de hizmetçisi.
Ürettiklerine hak etmediği kıymeti verip ona tapan putperestir.
‘Ya insan olur, insan gibi kul, dünya ona hizmet eder.
Ya dünyaya olur da kul, o dünyaya hizmet eder.’
Vatan Sevgisi mi? Gelecek yazımızın konusu da o olsun…