AKP’nin Türkiye siyasetinde ki yeri, ‘kötü tercihlerden alınan büyük dersler’ kabilinden, gelecek nesiller arasında ibret vesikası olarak dolaşacak.
Refiklerinden farkı kalmayan AKP’nin, İslam’ı tehdit olarak kabullenen cepheye hizmet ettiği çok daha iyi anlaşılacak.
Ekonomik sıkıntılar, insan hakları ihlalleri, hukuksuzluk iddiaları her dönem ön sıraları işgal ederken; bugünü dünden kötü daha yapan sebepleri, ekonomik ve siyasi yozlaşma ile izah etmek, beyin sulandıran yalanlara ortak olmaktır.
Sağ iktidarlara yakıştırılan, inanç, hürriyet, haram, helal kavramlarına getirilen haleller, beklenti noktalarında ümitlerin tükenmesine, dolayısıyla krizin madde boyutundan duygusal boyuta geçmesine sebep oldu.
İslami söylemlerle, İslam huzurunun gelmeyeceğini acı tecrübelerle öğrenen kitlelerin sürüklendiği güvensizlik ortamı, son yirmi beş yılın en büyük kaybı olarak orta yerde duruyor.
Partizanlığın inançlar ve milletler üzerinde yarattığı dejenerasyondan kurtulmak, gerçeğin farkına varmakla mümkün.
Hiç unutamadığım bir reklam motto ’su var.
Diyor ki ‘Yok aslına birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız’.
Çok net, çok anlaşılır ve çok doğru…
Aynılar!
Yok aslında birbirlerinden farkları ama o senin partin…
* * * * *
AKP başlarken, ‘Ne kanan olacağız ne kandırılan’ diyordu ilk ağızdan.
İkisi de oldu!
Olsa ne olur?
O sizin parti…
Eridi bitti.
Öyle eridi ki; dökülecek pota arıyor.
Koltuk uğruna çalmadık kapı bırakmıyor.
Kabul eden olsa onun kabına boşalacak…
* * * * *
CHP’ye, ‘inanç düşmanı’ diyenler elbette haklı.
Bürokrasinin atanmış üstünleriyle açtıkları yaraları birileri istiyor diye unutacak değiliz.
Uzun zamandır, çekildikleri dehlizlerde fırsat kollayanların aynı şeyleri yapmayacağının garantisi de yok!
Kapıda bekleyen tehlike, demokrat geçinen beyefendi ve hanımefendilerin Babıali’den yükselen hezeyanlı yazılarında vücut bulmaya başladı bile…